İlk Kurşun, okul kütüphanemin rafları arasında rastladığım kısa ve tek solukta okunabilecek bir tiyatro kitabı. Tevafuk ile tam da öğretmenler günü sürecinde denk geldiğim kitap, 18 Kasım 1986 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın (Devrindeki adıyla Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı) başlattığı “Öğretmen Yazarlar Dizisi“nin ilk eseri imiş. Şubat 2021 yılında Ziya SELÇUK Beyin bakanlığı sürecince aynı isimle, Mehtap Teker Öğretmen’imizin “Kutup Yıldızı Masalları” ile proje tekrar hayata geçirildi. 1986 tarihli mevzu bahis İlk Kurşun kitabının girişinde yer alan takdim notunda projenin sebebi oldukça güzel bir dille ifade edilmiş:
Olayları gelişigüzel bir ifadeyle anlatan kitaplar, çeşitli sebeplerle okuyucu bulsalar bile, ölümsüzlüğün ve klâsik oluşun sırrına eremezler. Kitaplar, insanlarımıza ve toplumumuza iyi, güzel ve doğru fikirlerin aşılanmasında; insanlarımızın duygu, düşünce ve heyecanlarının müspet yönlere sevk edilmesinde önemli rol oynarlar. Bunun için insanlarımız, kitaplarda kendi hayatlarını, yaşadıkları toplumu, devlet düzenini, ahlâk kurallarını, dini inançlarını, dillerini, gelenek ve göreneklerini bulmak isterler. Öğretmenlerimiz, böyle bir anlayış içinde yazdıkları bu kitaplarıyla eğitimi, sadece ders vermeden ibaret sayan bir görüşün ötesinde, insanımızın kültür ve sanat zevkine katkıda bulunarak da kullanmışlardır. Türk Milli Eğitimini özlediğimiz seviyeye çıkarmada önemli bir yeri olacağına inandığım “Öğretmen Yazarlar Dizisi” milli kültürümüzün de zenginleşmesinde rol oynayacaktır. “Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür. Kültür; okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, ders almak, düşünmek, zekâyı terbiye etmektir.“ diyerek Atatürk, takip etmemiz gereken millî kültür politikamızı açık ve seçik olarak ortaya koymuş bulunmaktadır. Bu politika, kültürümüze verilecek önem ve bu uğurda yapılacak eğitimle gerçekleşecektir. Ben öğretmenlerimiz için güzel çalışmalar vadeden bu teşebbüsün, hayırlı olacağına inanıyorum.
Metin EMİROĞLU, Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı

İlk Kurşun kitabı hakkında
İlk Kurşun, 1. Dünya Savaşı sonrası Sultan Vahideddin zamanında geçiyor. Mondros Mütarekesi ile diledikleri zaman diledikleri yeri kuşatma hakkı alan İtilaf Devletleri’den Yunanistan’ın İzmir’e çıkartmaya hazırladığı günü evvelindeyiz. Oyun, adından da tahmin edilebileceği üzere Hasan Tahsin ya da gerçek adıyla Osman Nevres’in (1888, Selanik – 15 Mayıs 1919, İzmir), 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’e çıkartma yapan işgal askerlerine ilk kurşunu sıkarak Türk direnişini başlatan yazar ve gazetecinin hikayesini anlatıyor.
Üç perdeden oluşan oyunun ilk perdesinde Osmanlı’nın ve paşalarının çaresizliğine şahit oluyoruz. İkinci perde de Hasan Tahsin’in hanesinde İzmir halkının gözünden farklı bakış açılarıyla çıkarmanın nasıl umulduğunu öğreniyor, son perdede atılan ilk kurşunla Milli Mücadele’ye selam ediyoruz.
Eser oldukça sade ve akıcı bir şekilde o günleri bir çok yönden başarıyla anlatıyor. Oyunda hem Osmanlı siyasilerinin olaylara bakışını, hem azınlık grupların düşünce ve faaliyetlerini hem de İzmir halkının içerisindeki farklı görüşleri öğreniyoruz.
Çetin Özdemir kimdir?
Çetin Özdemir 1953 yılında Bilecik, Pazaryeri’nde dünyaya geldi. İlk ve orta öğretimini Bursa, Karacabey’de tamamladı. Bir süre İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğünde memur olarak çalıştı. 1976 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesini bitirdi. Sivas Şarkışla, İstanbul ve Bursa Karacabey’de öğretmenlik görevini ifa etti. “Sana Geliyorum” adında bir şiir kitabı da olan öğretmenimiz şu sıralar emekli. Şiirleri ve yazıları ile Edebiyat Defteri adlı internet sitesinde aktif olarak zaman geçirdiğini keşfettim. “İlk Kurşun” kendisinin ilk ve tek tiyatro denemesi.

Farklı ve eski kitaplar ilgimi çekiyor. Birkaç saatte okuyup bitirdiğim güzel bir tecrübeydi. Eğer diğer yazılarımı da okumak dilersen kitap yorumları ulamını ziyaret edebilirsin. Sağlıcakla…
Kitabı duymamıştım. Bilmediğimiz ne kadar güzel kitaplar zaman içinde kaybolup gidiyor. Çok güzel bir projeymiş ayrıca. Emeği geçenleri tebrik ederim.
Pek güzel eserler kaybolup gitmiş dediğiniz gibi ve yakın zamanda bazı yayınevleri bu kaybolanlardan güzel eserleri yeniden düzenlemeye başladılar. Şuan Osmanlı döneminde unutulmuş ve tekrar gün yüzüne çıkarılmış bir kitaba başladım. Yakın zamanda yazarım umarım 🙂
Eski kitaplar ve eski dergiler ve dahi eski gazeteleri okumak yeni olanlardan çok daha keyiflidir. Ve maalesef yeni olan nesil bundan da bihaberdir.
Bir an 94 yılına götürdünüz beni. Mardin’de bir kasaba lisesinde göreve başladığımda okul kütüphanesinde Türk Dili dergisinin ne kadar eski sayısı varsa hepsini elden geçirmiştim. Tozunu almıştım bütün dergilerin bir diğer tabirle. O zamanlar blog olsaydı yazardım tabi hepsini.
Yazmaya devam hocam. Bakanlığın uygulamasına da eser göndermeli bence. Sen göndermezsen Bakanlık gelen eserlerden üç beşini seçip yayımlar. 🙂
Aynı fikirdeyim. Ziyaret ettiğim her yeni şehrin önce sahaflarını gezer ve eski kitaplar arasında kaybolurdum. Bir zamanlar dergi çalışmalarımız için mecburen sattığım kitaplarım arasında büyük hazineler vardı. Şuan bir çok eski dergi var ve yazılarını yazmak istesem de nasıl bir formatta yazıya aktarabiliceğimi kestiremediğim için uzak duruyorum.
Projeye eser göndermek konusunda emin olamadım ama yakın bir gelecekte yeni bir uzun öykü yazma imkanım olursa denemek istiyorum. Şuan kitabımın hakları hala yayınevinde. Belki bittiğinde yeni baskı için deneyebilirim 🙂
Merhabalar.
Kitabın “İLK KURŞUN” adından hemen gazeteci yazar Hasan Tahsin’i hatırlıyoruz. Kendisini rahmetle, minnetle anıyorum. Ruhu şad olsun. Öğretmen Çetin Özdemir tarafından kültür ve sanat zevkimize katkıda bulunmak suretiyle kaleme alınan bu güzel kitap tanıtımınız için emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim. Bir aralar ben de “Edebiyat Defteri” platformunda faaliyette bulunmuştum. Üyeliğime son verdim, artık orada değilim.
Selam ve saygılarımla.
Hasan Tahsin ve onun gibi kahramanlara borçluyuz her şeyi. Edebiyat defterini ilk kez keşfettim, haberdar değildim. Sağlıcakla efendim.
Senin kitap okuma motivasyonundan lazım bana. Onlarca kitabım var okumak için motive olamıyorum.
Uzun zamandır bende de yoktu ama ne zaman takmayıp akışına bırakınca böyle oldu 🙂
Ben de eski kitapları okumayı yeni kitaplardan daha çok seviyorum. Hatta 500-600 senelik olacak. Genelde dini kitaplar okuduğum için böyle. Asrı saadete daha yakın insanlar yazmıştı çünkü bu eserleri.
Güzel bir nedenden senin sevgin, ne mutlu. Benimkisi ciddi bir temeli olmayan keyfi bir sevgi eski kitaplara dair 🙂