Son günlerde okul kütüphanemiz için tatlı bir telaş içerisindeyiz. Raflarda öğrencilerin severek okuyabileceği kitapları ayıklamaya çabalarken sebepsizce bir kitaba uzandım ve ilk sayfasında yer alan diyalogun ilgimi çekmesiyle okumaya başladım.
– Kendini nasıl hissediyorsun?
Kervan, Metin Köse
– Ben… şey…! Yakıtı bitmiş bir araç gibi.
– Nasıl yani!
– Öyle işte, yakıtı bitmiş araç, yolda kalmış.
– Gitmiyor mu?
– Gitmiyor!
– Peki, neden!
– Yakıtı bitti dedim ya!
Psikiyatrist ile konuşan kırklı yaşlarındaki kahramanımızın hayatı Adapazarı depremi sonrası alt üst olmuş ve yaşadıkları onu derin bir depresyona sürüklemiştir. Deprem onun üzerinde silinmesi zor izler bırakmış ve güzel günlere dair umutlarını da kaybetmesine neden olmuştur. Günlerce süren uykusuzluk, yaşanan sinir harpleri, ölüm kelimesinden bile korkuyor olmak, terden sırılsıklam olmak…
Roman kahramanın dilinden anlatılıyor ve bu nedenle deprem öncesinde oldukça bilinçli ve kültürlü bir insan olduğunu anlıyoruz. Yaşadığı durumları anlatırken bir çok alıntı ile ifadelerini kuvvetlendiriyor. Derdini anlatmakta ne kadar iyi olsa da çözüme ulaşmak konusunda çabası yetersiz kalıyor. Depresyon haliyle kafasında doğan sorulara yanıt aramakla boğuşuyor. Var olmak ya da yok olmak arasında kalmışken kitabın sonlarına doğru yepyeni cevaplara ulaşıyor. Korkularının üzerine gitmeye başladıkça hayatı yeniden renklenmeye başlıyor.
Kitap hem alıntılarla hem şiirlerle bezeli. Bir çok hoşuma giden ve not aldığım şeyler oldu. Bu arada yazarımız aynı zamanda bir şair imiş ve kendi şiirleriyle de kahramanımızın düşüncelerini desteklemiş romanda.
Bölümlerden oluşan romanları daha çok seviyorum. Yetmiş beş ayrı bölümden oluşan romanı okumam hayli hızlı ve kolay oldu.
Kitapta en çok ilgimi çeken kısım işlerin birden bilim kurguya döndüğü otuz yedinci bölümdü. Kahramanımız uykusuz gecelerde yıldızları saymak adeti edindiği için arası gökyüzü ile pek iyidir. Bir hayal aleminde de olsa birden kendisini dünyadan fersah fersah uzakta bularak yine kendinin farklı halleriyle yüz yüze geldiği bu bölümler hoşuma gitti.

Kitapları anlatmaya dair beceriksizliğimi bir kenara bırakacak olursak eğer benim için kısa ve güzel bir maceraydı. Yazar Metin Köse’yi tanımıyordum ve ufak bir rastlantı ile okudum. Aynı esnada gözüme çarpan bir de çocuk kitabı vardı ki umarım onu da aynı keyifle okuyabilirim. Eğer ne başka kitap tavsiyesi yazılarıma da göz gezdirmek istersen kitap yorumları ulamını ziyaret edebilirsin. Sağlıcakla…




Bazı kitaplar daha ilk anda kendini içine çekiyor. Tanınmamış yazarların güzel kitaplarına denk gelince mutlu oluyorum ben de. Kitabı not aldım, denk gelirse okumak isterim. Bence çok güzel anlatmışsınız. 🙂
Teşekkür ederim, beğenmenize sevindim. Eski ve tanınmayan kitapları, yazarları kütüphane rafları arasında keşfetmek ve güzel şeyler bulmak cidden güzel 🙂 Aynı gün bulduğum bir diğer kitabı da birkaç güne anlatırım blogda
Ben de bazen yakıtı bitmiş hissediyorum kendimi.
Ama bu dünyada normal değil mi?
Aslında çok normal ama yakıtın nasıl dolacağını biliyoruz. Kitaptaki kahramanımızın da en büyük eksiği ruh açlığı idi. Ruhu doyurmak mühim ve yakıt ancak ruhu doyurarak dolabilir. Ruhu aç olana dünya dayanır mı?
Ne güzel bir tesadüf olmuş. Yazdıklarınızdan anlıyorum ki Metin KÖSE bir dâimî okur daha kazandı.
Aslında tekrar dönüp okuyacağımdan emin değilim başka bir kitabını. Sadece raflar arasında bana yabancı gelen kitapları bulup okumayı seviyorum. 🙂
İlginç görünüyor. Dikkatimi çekti.
🙂 Okumanızı tavsiye ederim kesinlikle