Nisan ayından belki de mart ayının sonlarından beri bel fıtığı nedeniyle tarifsiz sıkıntılar yaşıyordum. Hayatımda yaşadığım en ağır sancılar değildi. Sekiz yıl önce ameliyat olana kadar geçirdiğim varikosel sancılarının çok daha hayat karartıcı olduğunu hatırlıyorum. Fakat anbean hayatıma etki eden bir sıkıntı değildi varikosel. Bel fıtığı ise aylardır eskisi gibi oturamama, günümün ağrısız geçmemesine, daha oturuşumun beşinci dakikasında ağrılara sebep oluyor. Biraz ısrar etmeme gerek bile kalmadan sol bacağımın ağrısı ve topuğumun yangını da cabası. Sonuç ameliyat mı olacak bilemiyorum. Zamanında sağlığıma dikkat etmememin sıkıntısını hep çeksem de akıllanmamakta ısrarcıyım. Bu aralar günüm hep bu ağrılarla geçiyor ve ağrısız bir anım olmuyor. Bu nedenle iş hayatım ve günlük yaşamım oldukça sıkıntılı geçiyor. Sevgili eşim Melek, etrafımda pervane.. Allah yardımcısı olsun…
Fakat yazının başlığına sebep olan beterin beteri maalesef aylardır yaşam kalitemi zedeleyen bel fıtığı değil. Dün bir diş ameliyatı geçirdim. Daha önce kanal tedavisi uygulanmış bir dişimin düşen dolgusu, kırılması ve çürümeye yüz tutması nedeniyle implant yapılması gerekiyordu. Bu nedenle gittiğim diş hastanesinde çekilen röntgen sonucu on bir çürük diş daha tespit edildi ve zamanla onlar da dolgu yapılacak. Evet, sağlığıma her kulvarda önem vermemek konusunda mahirim. İmplant önce otuz altı numaralı olduğunu öğrendiğim dişimden geri kalanın çekilmesi gerekiyordu. Uzun sürmeyeceği düşünülerek başlanan işlemden önce (bel fıtığı sağ olsun uyarı veriyor, kalkıp on dakika ara verdim yazıya) tansiyonumun diş çekiminde düşmemesi için -aç gelmiştim- hekim hanımın uyarısı ile bir meyve suyu içmem gerekti. Sonrasında zor mücadele başladı.
Normal şartlarda dişim inat etmeyip çıkıp gelseydi şuan atılan dikişlere ve dün akşam ameliyat sonrası uyuşukluk geçince başlayan tarifsiz acıya gerek kalmayacaktı. Saat üçte başlayan işlem, dört elli gibi son buldu. Ameliyat süreci boyunca çeşitli aletlerle kan ter içinde kırılmaya, çıkarılmaya çalışılan dişime uygulanan her bir işlemi hissettim. Şuan bile zihnimde anbean canlanıyor tüm sancılar. Hekim hanım ve yardımcısına büyük bir eziyet çektirmiş gibi hissettiğimden özürler dileyerek ayrıldım hastaneden.
Fakat akşam olup da çenemden kaş hizama ve boğazıma doğru başlayan tarifsiz ve aşırı şiddetli acılar başlayınca kendimden geçtim. Bana ait olmayan bir sesle hüngür hüngür ağladım. Gerilmekten, çekilmekten hasar alan dudağım yapışmış olarak uyandım sabaha. Ağrı kesicilere rağmen hala hissediyorum ağrıyı. Ağzımı doğru düzgün açamıyorum ve ağrıdan başka bir şey düşünemiyorum. Bu yazıyı da biraz zaman geçmesi adına yazıyorum.
Bir yanıt yazın