Kamer Aygün kimdir?
Kamer Aygün, her an sürprizlerle dolu bir doğa insanıdır. Kendisi ile sevgili eşim Melek vesilesiyle 2019 yılında tanış olup bir yıl kadar sonra da ilk kez yüz yüze gelmiştik. Yaşam dolu, hoş sohbet ve paylaşımcı bir güzel insan. Yazılarıyla, instagram paylaşımlarıyla ve youtube videolarıyla insanların doğaya dair hislerini yeniden canlandırmaya gayret ediyordu. Bir gün geldi ve bu gayreti insanlardan da karşılık buldu. Onun doğa ve canlılarla olan göz kamaştırıcı ilişkisine şu sıralar milyonlarca insan şahitlik ediyor ve umarım zamanla daha da artacaktır. Bu keyifli röportaj için kıymetli dostum Kamer Aygün’e tekrar teşekkür ediyorum.
Kamer Aygün (Hisseden Adam) Röportajı
– Kamer Aygün kimdir?
Önceki hayatı şehirde geçmiş ve gelecek hayatını da şehre odaklı inşa etmeye çalışan bir gençtim. Ta ki, kırsala adımımı atana kadar…
– Bu yaşam tarzına karar verdiğin ilk günlere geri dönelim: Seni buna iten duygu neydi?
Eğitim hayatı bitmiş, iş hayatı başlayacaktı. Her şey tam istediğim gibi gidiyordu. Geleceğimi tam da hayal ettiğim gibi kuruyordum. Kısa süreliğine köyüme, yılların birikmiş yorgunluğunu gidermeye geldim. İşte her şey orada başladı. Hani insan hisseder ya, ben o hissiyatların dahasını yaşadım. Tatlar daha etkiledi, aldığım kokular daha mest etti, duyduklarım kulağıma daha güzel gelmeye başladı ve daha çok şeyi duyar oldum. Toprağa dokunduğumda içime eşsiz hisler yüklendi ve artık baktığımda gördüklerim bana daha ve dahasını vermeye başladı. İşte bu hissiyatı kaybetmek istemedim. Duyuları güçlenen insan, gerçek anlamda güçlü insandır. Ben bu gücü kaybetmek istemedim…
– Hisseden adam mahlasını tercih etme sebebin nedir?
10 yıla yakın süredir kırsaldayım ve o yıllardan beri hayatımın sloganı şudur:
“Tüm duyularını kullanabildiğin bir hayatı hisset”
Hislerimi kuvvetlendiren kırsal yaşam ve içindeki tüm unsurlarla bir olmaya başladıktan sonra, hissetmenin önemini daha iyi anladım ve bunu nasıl güçlendireceğimi düşünmeye ve deneyimleyerek öğrenmeye çalıştım. Kısıtlar ve kalıplar! İşte bunları bir bir ortadan kaldırmaya başladığımda, kendimi olduğum gibi kabullenerek hep bir üst versiyonuma ulaşmak için çaba gösterdim. Zaman değişti, ben değiştim. Bu değişimdeki en büyük destek de hislerimdi. Hisseden Adam ismini seçmedim. Kendime biraz uzaktan bakma imkanı bulduğumda, dillendirdiğim bu oldu… Her insan hisseder ama kalıp ve kısıtlardan kurtulanlar, gerçeği yaşar. Asıl hissetmek budur…
– Hisseden adam nasıl bir doğada hangi şartlarda yaşıyor?
Doğu Karadeniz’in Rize şehrinde, kıyı şeridinde bir dağın üzerinin güney kısmında yaşıyorum. Şehre yakın gözükse de, sanki bir o kadar da uzakmış hissiyatını veren bir ortam. Çay bahçeleriyle donanmış bir örtüsü var ve bu örtüye kısım kısım ormanlar eşlik ediyor. Bulunduğum konum, hem denize, hem dağlara, hem vadiye bakıyor. Aldığı hava akımları sayesinde, biraz aşağısındaki köye istinaden, bambaşka bir atmosfer sunuyor. Dağın eteğindeki köyde sıcaktan uyunamazken, hemen dağın üzerindeki evimde, battaniyeyle uyumam gerekiyor…
– Doğada yaşamak seni takip ederken harika hissettiriyor. Fakat sen her zaman güzelliklerin yanında zorluklarını da ifade etmekten geri durmuyorsun. Karşılaştığın zorluklardan ve bu zorluklarla baş etmedeki motivasyonundan bahsedebilir misin?
Kırsal yaşamın zorluğu, her şeyi kendin yapman gerekmesidir. Şehirdeki hazırcılık yoktur. Bu hayatın kalitesi, tamamen senin emeğine bağlıdır. Sizlere yansıyan hayatımın güzelliği ise, bu hayatı güzel yaşama becerimden kaynaklıdır. Severek yaşadığım ve hislerimi de kısıtlamadığım için, o hissiyat, izleyenlerin içinde yer ediyor. Sıfır bilgi ile geldiğim bu kırsal yaşamı şimdi böyle tatlı ve güzel gösterebiliyorsam yılların deneyim ve tecrübesidir. Hiç bilmeyen biri, bir işle ilgilenirken, ben birkaç işin aynı anda üstesinden gelebilecek bilgi ve donanıma sahibim. Bu da zor olan hayatı kolay gösteren bir durum…
– Doğada bir çok insanın korkuyla uzaklaştığı canlılarla yakın ilişkiler kurabilmeyi nasıl başarıyorsun?
İnsan dahil tüm canlıları bir tutarım ve onlarla iletişim kurmak için önce oldukları gibi kabul etmem gerekir. Bunu yaptığımda, onları tanıma imkanı bulurum ve nasıl yaklaşacağımı bilirim. Mesela akrebi direk parmaklarınla baş kısmından tutmaya çalışsam parmağımı tehdit algılar ve sokar. Ancak elimi yürüyüş yoluna koyarsam ve elimin üzerine çıkmasını sağlarsam, elimi sadece yürüyeceği bir alan olarak algılar ve tehdit hissetmediği için de saldırmaz. Bu verdiğim örneği her canlıda uygularım. Tabi uygulanan başka güvenli yöntemler de var. Bunu başarabildiysem, onların yaratılışına duyduğum saygı ve sonra da sevgidendir. İnsan severse, bir yolunu buluyor…
– Doğada tek başına olmak nasıl bir his?
Dağlık arazimizde tek başıma kalmak, müthiş bir hissiyat. Tek kalmamın sebebi insanlardan kaçmak değil. Bu ortamın imkanlarından faydalanmak. Aynı düşünceye sahip aile bireylerim dostlarım da zaman zaman gelir ve tadar bu ortamı…
Dağda tek kalmak, oldukça da geliştirici bir durum. Planlı ve programlı, duyuların daha aktif ve tedbirli yaşamaya başlıyorsun. Bu da, tüm unsurlarını hakkını vererek kullanmanı sağlıyor. Yani yaşadığını sonuna kadar hissediyorsun.
– Ailen ve arkadaşların hayatının neresindeler? Aile fertlerinin doğa yaşamındaki katkıları nelerdir?
Ailemle hep bir aradayız. Dağlık arazimiz bizim ofisimiz aslında ve aile şirketi yönetir gibi genel olarak dağda toplanır ve çalışırız. Onların varlığımı kabullenip desteklemesi çok önemliydi bu süreçte. Tabi en önemlisi güvenmeleri…
Her evladın annesi, evladını başarılı görmek ister. Daha iyi yerlere gelsin ister. Annem ise bu hayata olan ilgimi gördüğünde bana sadece şunu söyledi: “Sen nerde mutluysan, ben de mutluyum.“
Annem için her şeyden önemlisi mutluluğumdu. Elbette hayat mutluluktan ibaret değil. Ancak sorunlarla başa çıkabilecek yetiye sahip olduğumu görmek ve annemin de bunu görmesi, başlı başına mutluluk sebebi…
– Sana en çok sorulan sorulardan biri de evlilik… Evleneceğin insan için doğayı terk edip şehre döner misin? Neden?
Evlilik, inancımın da tavsiye ettiği bir birliktir. Her zaman sıcak baktım ama sıcak bakmakla, evliliğin gerçekleşmesi bir olmuyor elbet. Evliliğe ne karşıyım ne de yanıp tutuşuyorum. Yazılmışsa olur. Ben sadece hayatıma giren fırsatları iyi görme yetisini geliştirmeye çalışıyorum. Bu yetim sayesinde, o insanla karşılaştığımı hissettiğimde ise adımımı atarım.
Benim yaşam hususunda bir kalıbım yok. Tek gayem elimdeki imkanları değerlendirmek. Bu dağ yaşamı imkandı ve ben de onu değerlendirdim. Şartlar değişse de değişmesini istemediğim tek şey, imkanların değerlendirilmesine olan hassasiyetim. Bugün bana verilenler, bugün için verilmiş ve onları değerlendirmem gerek. Eşim olacak insandan tek beklediğim de bu hassasiyetime ortak olması. Elbette benim için değil. Kendi için…
– Gelecek için hedeflerin, planların nelerdir?
İmkanlarım dahilinde hayal kurar ve yapmak için harekete geçerim. Harekete geçemeyeceğimi düşündüğüm bir şeyi hayal etmem. Bu yüzden, bugün elimdeki imkanlara göre hareket eder ve geleceğimi şekillendiririm. Tek gayem, elimdekileri iyi değerlendirmek. Gerisi zaten gelecektir…
– Bir konuşma yapsan ve sesin tüm insanlara ulaşacak olsa, ne olurdu sözlerin?
Gözlerini son kez kapadığında, “Yaşadım.” demek istiyorsan hislerinin akışını bozan kısıt ve kalıpları fark et ve onlardan kurtul. Kendini önce olduğun gibi kabullen sonra da geliştirmeye başla. Var olanı kabullenmeden geliştiremezsin. Hislerinin önündeki duvarları kaldırdığında duyuların da aktifleşecek ve her duyunu daha da hissedeceksin. Zaten bundan sonrası da kendi kendine gelişecek.
Yolunu, birileriyle kıyaslayarak yürüme. Kişisel gelişim, kişinin kendi potansiyelinin en üst seviyesine ulaşma sürecidir. Bunu da ancak kendini kendinle kıyaslayarak başarabilirsin. İşte o zaman asıl sen olabilirsin…
Bir yanıt yazın