Az ama çok çok az önce: Kahve yapıp içmek için masadan kalkmadan önce: Bilgisayarın karşısında oyun günlüğü hazırlamak için montaj programını da henüz açmamışken: Öğrencilerimin elimden kamerayı alıp bir park eğlencemizi kayda aldıkları iki yıl öncesinin videosunu daha izleyip duygulanmamışken: Yepyeni bir yol keşfedip tırmandığımız dağın, farklı cin hikayelerinin kaynağı olabilecek bir noktasındaki kuyuda soluklanıp, bir armudu taşla ikiye bölüp paylaşmadan çok daha önce…
Kendi zeka özürlülüğüm sebebiyle oldukça uzun süredir emek verdiğim instagram hesabımın silinmesi hakkında bir yazı yazacak ve bu yazıyı okuma zahmetinde bulunabilecek kadar hoş okurlarım varsa, onları yeni adresime davet edecektim. Yaptığım yanlışlığı anlatması yada kendimi geri zekalı göstermeyecek şekilde ifade edebilmesi çok zor olduğundan fazla üzerinde durmak istemiyorum. Ama madem döndü dolaştı lafı açıldı, yeni instagram hesabıma buraya tıklayarak ulaşabilirsin. Söz veriyorum, önceki hesaptan daha fazla saçmayalayacağım. İşte bu yazıyı yazmaktan vazgeçtim önce. Sonra yapılacaklar listemdeki diğer bir işe giriştim: Hanımkargam ile beraber oynadığım bir oyun kaydını montajlayacak ve ilk oyun günlüğümüzü paylaşacaktım.
Oyun kaydının olduğu dosyaya giderken, karşıma eski videolarım çıktı. Bir zamanlar youtube üzerinde yaptığım işler ve öğrencilerimle çektiğimiz hatıra dolu videolar. Bilmem kaçıncı kez, aynı duyguyla onları izledim tek tek. O videoları izlerken vazgeçiverdim oyun günlüğünden. Yapacak bir şey bulmalıydım, boş durmak kötü hissettiriyor. Gece gördüğüm rüyanın stresi basıyor boş durdukça. Madem öyle kitap okusam, yok, olmaz, dünyanın en zor işi gözüküyor gözüme okumak. Tarayıcımdaki gereksiz sekmelerin sayısı artınca hanımkargam uyandırdı boşluk uykumdan: “Hadi kalk bir kahve yapıp içelim!”
Kahve içerken, yaramaz kedimizle uğraşırken canlandım gibi gibi oluverdi. Kartpostal hazırlayabilirdim. Bu çok parlak ve beni hareketlendirecek muazzam bir fikir gibiydi önce. Kahvemizi içer içmez masama geri döndüm. Bilgisayarın ışıkları, bir tavşanın üzerine tutulmuş far gibi yeniden ekrana kilitledi beni. Kendimi anlamadığım dilde bir şarkıyı eğlenerek dinlerken buldum.
Az önce kartpostal hazırlayacaktım oysa. Ama şarkının ardından bu az önceyi yazmak istedim. Az önce çok başka bir şeydim. Şuan bambaşka bir şeyim ve belki birazdan daha da başka bir kargaya bakacağım aynada. Her an farklı bir karga olsam da tek bir anda aynı olabiliyor tüm benliğim: Hanımkargamın gözlerine bakarken.
Ve evet, bugün oldukça gizemli bir yürüyüş yaptık, evet evet biz üç kişiydik ve bir de yaban ördeği vardı bizden korkup havalanan. Gitmeden önce bu gece rüyama giren hayvanlara, başta anne papağan ve iguanaya olmak üzere selam ediyorum (ortalığı çok dağınık bıraktınız, tüm gün toparlayamadım!).



Sizi keyifle okuyorum..
Hanımkargaya da sevgilerimi iletin.
Teşekkür ederiz 🙂 İletildi bilin, sağolasınız ^^
Merhaba blogunuzu yeni keşfettim. Çok iyi bir blogunuz var. 🙂
Çok teşekkür ederim, ne mutlu bana. Hoş geldiniz 🙂
Kartpostallara devam demek, kolay gelsin 🙂
Teşekkür ederim 🙂 Elbette devam ^^