Arzuhâl 02.23.19

Arzuhâl 02.23.19

Ninni

Okuduğum bir blog yazısıyla tanışmıştım bu şarkıyla. Bugün ilk kez şarkının yorumlarını fark ettim: En beğenilenler Türkçe’ydi ve farklı dillerde farklı milletlerden insanlar burayı dert dökme yeri olarak kullanıyordu. Şarkı 10 dakikaya yakın fakat oldukça kısa ve etkileyici sözlere sahip. Adı ninni: Sadece uyuyalım diye söylenenler değil.. ölümü tatmış, her söylediğiyle, varlığıyla huzur bulduklarımızı hatırlatıyor. Dert yok karga gönlümde ama yorumları okudukça bir tuhaflaştım. Kendimi şarkının etkisinden kurtarabilmek için hareketli Karadeniz türküleri dinliyorum şuan 🙂

Fazıl Say’dan Muazzam Sahne

Tek solukta izledim. Aslında sadece merak ederek açtığım bir videoydu, başlarken kendimi sonunda bulacağımı tahmin edemezdim. Birkaç dakika sonra kendimi denizin dalgalarına bırakmış buldum sırtüstü: Sesler, yarısı suyun içinde kalan kulaklarıma çalınan denizin nağmeleri gibiydi. Muazzamdı.

2014 yılında sahnelenmiş. İstanbul Müzik Festivalinin Fazıl Say’dan ricası: Ölümünün 60. yılında usta öykücü Sait Faik Abasıyanık’ı anmak adına yapılan bir proje. Fazıl Say’ın “Tamamı makamsal olacağı için benim için bir ilktir ve özeldir; bir klasik müzik bestecisinin Türk sanat musikisine bu kadar yakınlaşmak istemesi sanırım tarihte de ilk olacaktır. Piyano ile kanunun, viyolonsel ile kemençenin diyalog ve bütünleşme halinde olacağı bir ilk yaratmak istiyorum” diyerek üstlendiği… Sait Faik’in “Stelyanos Hrisopulos Gemisi” adlı öyküsünün Özen Yula tarafından yazılıp, sahnelendiği, bir edebiyat ve müzik buluşması olan muazzam eser.

Sahnede Fazıl Say’a eşlik edenler ise anlatıcı rolünde Demet Evgar, Songül Öden ve Esra Bezen Bilgin. Güçlü ses ve yorumlarıyla Serenad Bağcan ve Zeynep Halvaşi. Orkestrada ise Borusan Quartet, kanunda Hakan Güngör, kemençede Derya Türkan ve vurmalı çalgılarda Aykut Köselerli Fazıl Say’la sahneyi paylaşmışlar.

Postcrossing ve Kartpostal Takasları

Uzun süredir Postcrossing isimli internet sitesi üzerinden, dünyanın farklı yerlerinden insanlarla kartlaşıyorum (Postcrossing.com, dünyanın her tarafından insanların birbirlerine kartpostallar gönderebilmesi adına çabalayan bir sistem). Hiç tanımadığım coğrafyalardan, çoğunluğu samimi insanların zevklerini, kelimelerini tanımak ilginç bir duygu. Ara sıra gelen sürpriz hediyeler, heyecan verici güzellikte 🙂 Sadece kartpostal değil zarflarla da gönderim yapanlar oluyor ve içlerinde çay, sticker, bilet koçanı, pul, kâğıt para vb. hediyeler gönderebiliyorlar: Benim için en kıymetli hediyeler ise kuş pulları koleksiyonuma yaptıkları katkılar oluyor.

Sistem oldukça basit ve sen de kolaylıkla katılabilirsin. Süreç son zamanlarda çok hızlı işliyor ve Çin’den yollanan bir kart sadece 10 gün içinde sana ulaşabiliyor. Postcrossing sitesi, yeni başladığında seni ısındırmak adına az gönderim ve alım imkânı verse de zamanla etkileşimini artırıyor. Ben ilk zamanların heyecanı ile daha fazla kart alabilmek, daha fazla kişiyle tanışabilmek için instagram üzerinden insanlarla iletişime geçerek kartpostal takasları yapmaya başladım. Herkes kendi kartlarını paylaşıyor ve karşılıklı beğendiğiniz kartlarınızı seçerek adreslerinizi paylaşıyor, birbirinize kart gönderiyorsunuz. Bu işin en güzel kısmı olan gizemin büyüsünü bozuyor tabi. Zaten takas yapmayı bıraktım ve sadece postcrossing yapıyorum artık. Yaptığım takasları ve kartlarımı görebileceğin instagram hesabım ise hâlâ aktif 🙂 Eğer konu hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak istersen sana nişanlım ve müstakbel eşim melekkızın hazırladığı şu videoyu tavsiye edebilirim 🙂

bir başlık, bir entry ve blogsözlük

Blogsözlük.com ara ara ne kadar uzak kalsam da blogum kadar ayrılamayacağım bir hayal. Adına bakıp sadece blog yazarları var zannetme.. a’dan z’ye herkesin özgürlüğün evrensel tanımı çerçevesinde takılabildiği bir platform.. beklerim. Artık arzuhâllerin sonuna sözlükteki girdilerimden de paylaşmak istiyorum 🙂

DEDENİN TORUNA TAKTIĞI LAKAPLAR

pehlivandır. fakat sebebi cüssem değil yaramazlıklarımdır.

dedem, her yaramazlığımın ardından beni tartaklayabilmek için “gel pehlivan, bir güreşelim bakalım senle!” diyerek kündeye yatırır ve hıncını alırdı. pehlivan lakabı dedemden yediğim ve acı yerine mutluluk hatırlatan tatlı köteklerin maskesiydi.

Yeni Yazı Posta Servisi

Comments

No comments yet. Why don’t you start the discussion?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir