Tiamat Romanı Üzerine

İhsan Oktay Anar adı bu kitabı hızla temin edip okumam için yeterliydi. Önce Efrasiyab’ın Hikayeleri, sonra Puslu Kıtalar Atlası ile devam eden büyüleyici okumalarımı devam ettirebileceğim başka kitapları olsa da Tiamat’ın taptaze oluşu cezbetti. Konusu hakkında birkaç ufak ön dedikodu haricinde bilgim yoktu. Kitabın ismi ilk ortaya çıktığında mitolojik bir canavar üzerine bazı teoriler okudum fakat tam olarak kavrayamamıştım. Kafa yormak gerekse de keyifle okunacağı kesin bir kitabı kaçıramazdım ve ilk haftasından temin ettim. Hem de internetten ucuza sipariş edip yolunu gözlemek yerine direkt bir kitapçıdan…

Kitabın ilk sayfalarında Sait Faik ile tanıdığım fenerbalığı karşıladı beni. Yüzümde hafif bir tebessüm ile selamladım onu. Sandım ki fenerbalığının devliğiyle başlayan ve sonra ufalıp çirkin bir hale evirildiği destanını anlatan bir deniz öyküsüdür okuyacağım. Ama değilmiş. Hatta o kadar da gerilere gitmeyecekmişiz. Az sonra beni karşılayan bir Osmanlı tahtelbahiri ile her şeyin sıradanlaşmak üzere olduğunu sandım.

Tahtelbahir nasıl bir şeydi? Neden daha ilk sayfalarda bunu merak etmedim ya da neden bilemeyecek kadar cahildim, bilemiyorum. Kitabın üçte birine geldiğimde ancak kitabı bir kenara bırakıp nefes alabildim. Su altında en uzun nefesi kim alacak yarışında azimle, boğulana kadar tüm nefesini tüketen çocuğun, anne rahminden başını dışarı çıkarırkenki ilk nefesi gibi ağlamaklı nefesine benzer bir iştahla ayrıldım kitaptan. O zaman anladım tahtelbahirin denizaltı demek olduğunu. Kitap daha da anlam kazansa da o ana kadar soluksuz okuduğum kısım anlamsızlaşmadı.

Ertesi sabah okulum olmasına ve uyku saatim olan yirmi üç suları çoktan geçmiş olmasına rağmen elimden bırakamadığım kitabı saat gece biri gösterirken bitirdim. Kısa uykumu bölen kabuslarla geçen gecenin ardından günüm, beklenenin aksine pek bi’ güzel geçti.

Tiamat kitabı konusu

T1AMAT, bir Osmanlı denizaltısının telsiz kodu. Savaş görevinde olan Osmanlı denizaltısının mürettebatının hayatı, batırdıkları destroyere eşlik eden şilepten topladıkları bir ganimet ile alt üst olur. Mürettebat, kendilerini birden akıl almaz bir cümbüşte bulur ve kısa sürmesine üzüldüğümüz gerilim ve korku dolu bir macera başlar.

Tiamat adının kökeni nedir?

Tiamat, Babil inanışına göre genç tanrılar üreten, kaosun simgesi olarak kabul edilen ilkel bir tanrıçadır. Genç tanrılar üretmek için tatlı su tanrısı Apsu ile çiftleşmiş ve bu birliktelik kaosu meydana getirmiştir. Apsu ve Tiamat’ın ölümü ise Zeki Altın kardeşimin bir şiirine de konu olan Fırtına Tanrısı Marduk tarafından gerçekleştirilir.

bu yazı bir şeyleri unutmamak için hızla yazılmıştır. belki toparlanır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

“Tiamat Romanı Üzerine” için 2 yanıt

  1. Huriye avatarı

    Puslu Kıtalar Atlası’na bayılmayan tek insan olduğumu düşünmeye başladım ama Tiamat’a bir şans vereceğim inşallah.

    1. Adamkarga avatarı

      İlginizi çekmiyor olabilir elbette 🙂 Herkes sevecek diye bir şey yok lakin herkesin sevebileceği de bir şey ^^

dedemin kaşları gözleri üzerine dökülür ve ben ona benzemekten korkardım çocukken. büyüdüm, o ise yaşlandı; alzaymıra bağlı nokta noktalar nedeniyle vefat etti birkaç yıl önce. o vefat edince fark ettim tek tük uzayan kaşlarımı ama kaştan değil unutmaktan korkuyordum artık.

adamkarga © 2009-2024 | blogun içerikleri Allah’a emanettir. #işbirliği