Seyir Defteri

Yeni yılla birlikte oldukça güzel alışkanlıklar edinmeye başlamışken elimden kayıp gidenler de oldu. Bunların başında ufacık bir şeyin bile hızla yazısını yazabilmek geliyor. Okuduğum kitapları ve izlediğim filmleri hatta bir tiyatroyu bile yazamadım bloga. Kazançlarım ise kitap okumaya daha fazla özen göstermek ve öyküye daha fazla zaman ayırabilmek.. Her neyse, maksadım bu yılın ilk günlerine dair hızlı bir özet geçmekti. Kendimde birazcık gayret görebilsem, bu kısa özetten on bir yazı çıkarırdım 😀

The Color of Paradise, Cennetin Rengi

Majid Majidi’nin yıllardır etrafında döndüğüm harika eserini (Harika olduğunun izlemeden de farkında idim ama nedense bir türlü izlemek için kendime fırsat vermemiştim.) sonunda izledim. Kuşların ve doğanın sesine oldum olası kulak kabartıyor olsam da bazı hisler eksikmiş meğer bende. O özü, bütün bu güzelliklerin ardında yatan kudreti hisse ve zikre muhtacım. Bende eksik ama tarifsiz kalan şey tam da bu imiş. Kendi kendime saçmalıyorum gibi, değil mi? Ben anladım ya, gerisi pek de mühim değil.

Son Video Günlük
Ayrac

Okuduğum Kitaplar

Yeni yıldan bugüne kadar dokuz kitap okumuşum. İlk kitabım Refik Halit Karay’dan Gurbet Hikayeleri oldu. Öykü adına okumalar yapmayı hedeflediğim bir yıl için harika bir başlangıçtı. Onu takiben Sait Faik’ten Sarnıç ve Şimdi Sevişme Vakti geldi. Sait Faik’in tüm kitaplarını okumak konusunda kararlıyım. Mahir Ünsal Eriş’ten esrarengiz bir eser olan Diğerleri, Yaşar Kemal’den Yolda, Ferit Edgü’den Do Sesi, yine Refik Halit Karay’dan Memleket Hikayeleri, Memduh Şevket Esendal’dan Otlakçı ve son olarak İlban Ertem’in çizimiyle Puslu Kıtalar Atlasını okudum. Normalde her birini blogda yazar ve yarı dolu yarı boş anlatırdım illa. Sanırım blog yazmaya ayırdığım zamanı çok görmeye başladım kendime. Böyle anlamsız haller çok sık uğrar bana. Eminim kısa bir süre sonra yine bir şeyler değişecek ve düzenim, olumlu ya da olumsuz mu olur bilemiyorum, bozulacak.

Yastık Adam, Antalya Devlet Tiyatrosu

Geçtiğimiz haftalarda izlediğim harika bir tiyatro oyunuydu. Onun için uzun bir yazı hayali kurmuş olsam da başaramadım. Yazı taslakta asılı kaldı ve bir adım öteye gidemedi. Oyunculuklar, sade dekor ve hikayenin hızlı ve dikkat çekici akışıyla iki perdelik güzel bir seyirdi. Memleketimden kilometrelerce uzakta, memleketimden bir iz bulmuş olmanın verdiği saçma bir duygunun eşliğinde izledim oyunu. Sanki eş dost ziyarete gelmiş gibi bir histi. Oyundan sonra da oyuncularla kısa bir sohbetin ardından onların kendi sahnelerinde izlediğim diğer performanslarının hatıralarıyla evime döndüm.

Rize Kitap Kulübü

Rize’de güzel şeylerin bir parçası olabilmek adına katıldığım, heyecanlı bir okuma grubu Rize Kitap Kulübü. Daha birkaç buluşmada bile harika insanların bir araya toplandığı ve zaman geçtikçe çok daha güzel şeyler olacağını fısıldayan bir çaba. Bu ay benim kitabımı da okuyacağız. Biraz yerilmek iyi gelecek.

Yeni Yazı Posta Servisi


“Seyir Defteri” için 4 cevap

  1. Sizden aldığım gazla yazıyı okur okumaz işi gücü bıraktım Cennetin Renkleri filmini izledim. Yakında film izlememiştim, iyi oldu. Konu biraz dağınıktı, filmin bitiminde de ortada kaldı gibi. Daha vurucu bir son olsun isterdim.

    1. Daha vurucu ve belirgin bir son harika olurdu. Dram ile beslene bir yapım var ve bu nedenle çocuğun hali beni çok sarmıştı.

  2. Henüz Ocak ayı bitmeden dokuz kitap birden okumuş olman, ilk kitabını bitirmek üzere olduğu için, içini sevinç kaplayan benim gibi birine göre ulaşılması çok zor bir hedef. Üç günde bir kitap okumuşsun. Maşallah. Aynen böyle devam. Blog yazılarına gelince, zorlamaya gelmez biliyorsun, akışına bırak. Bak, yazmışsın işte. Onu yapamayanlar da var 🙂

    1. Haklısın abi, umarım senin için de mutluluk verici bir şekilde artar okuma oranın. Gönlümüzce yazalım, hep yazalım, yazdıkça mutluluğumuz artsın 🙂

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir