Kürk Mantolu Madonna Tiyatro Uyarlaması (Diyarbakır DT)

Fonda Sezen Aksu, çocuklar gibi şen yazıyorum bu yazıyı. Diyarbakır Devlet Tiyatrosu’ndan harika bir oyundu izlediğim. Soluksuz, keyif ve hüzünle hatta hayranlıkla. Sabahattin Ali’nin aynı adlı popüler(!) eserinden sahneye uyarlanan oyundan birkaç kez daha izleme arzusu ile ayrıldım. Oyunu bir turne programı kapsamında uğradıkları Rize’de izlediğim için tekrarına imkan yoktu. Fakat üzerimde bıraktığı güzel his, bana uzun süre yetecek gibi.

Sabahattin Ali’nin eseri halihazırda harika iken onun sahneye bu denli güzel uyarlanmış olması mutluluk vericiydi. Bu nedenle ilk merak ettiğim şeylerden birisi uyarlamayı yapan oldu: Karşımda ismine değil ama işlerine aşina olduğum Nilbanu Engindeniz (Samed Bahrengi’den Küçük Kara Balık’ı uyarlayan ve Bez Bebek dizisinin senaristi.) vardı. Oyunun yönetmeni ve rejisörü ise Uğur Çınar. Uyarlama ne kadar güzel olsa da sahneye koyan yönetmende bitiyor her şey. Ayrıca oyunu bu kadar harika kılan oyuncular başta olmak üzere, oyunda emeği geçen herkese teşekkürü borç bilirim.

Sahneye, izlediğim oyuna dönecek olursam, yazabileceğim kelimeler oyun kadar harika olamayacaklar. Hatta birkaç cümleden fazlası boşa çaba olacak gibi hissediyorum. Yine de gevezeliğim tutabilirse eğer:

Oyun, hasta yatağında, evdeki dırdırlara aldırmamaya çalışan Raif Efendi (Mustafa Murat Latifoğlu oynuyor.) tablosu ile açılıyor. Sabahattin Ali’in (Semih Algül oynuyor.) çeviriler için uğramaları, ölüm döşeğindeki Raif Efendi’den kendisine yakılmak üzere miras kalan hatıratı.. sanki o an yeniden başlıyor her şey: Sade ve hızlı değişen dekorları ile samimi ve naif bir oyun.

Sabahattin’in sahnenin bir köşesine kurulu masasında okumaya başladığı hatırat ile Raif’in gençlik yıllarına ve Kürk Mantolu Madonna’sı Maria Puder (Eylül Aldanmaz oynuyor.) ile karşılaştığı günlere dönüyoruz. Sahnenin arkasında ince bir perdeye, ara ara siyah beyaz anlar yansıtılıyor: Çekilen görüntüler de oldukça kaliteli ve tiyatroda olduğumu unutup eski bir filmi izlemek için orada bulunduğumu hissettirdi. Görüntülerin yansıtıldığı ince perdenin arkası ve önü ise oldukça güzel kullanıldı oyun boyunca.

Kah Sabahattin okudu, kah sahne oyuncularındı, kah perdede bir sinema seyri vardı. Söz verildiği gibi yakılan hatıratın kül oluşunu seyrederken biten oyun, gözlerimde parıltı, yüzümde hoş bir tebessüm bıraktı. Fonda Sezen Aksu’dan Çocuklar Gibi eşliğinde, ayakta alkışladım oyunda emeği olan herkesi.

Hayatı boyunca içine kapanık, Sessiz bir adam olan Raif sevmediği bir kadınla evlenmiş ailesinin istediği gibi biri olarak yaşamıştır. Gerçekten yaşadığını hissettiği sadece bir anısı olmuş ve bunu bir deftere yazmıştır. Raif’in arkadaşı olan Sabahattin Raif’i ikna ederek defteri okumaya başlar. Babasının isteği üzerine gittiği Berlin’de sabunculuğu öğrenmek yerine, sanata meylinden ötürü, Resim galerilerini gezmiş bir tabloya hayran kalmış ve tabloyu yapan Ressam Maria Puder ile bir arkadaşlığı başlamış bu arkadaşlık daha sonra Raif’in bütün hayatını etkileyen bir aşk’a dönüşmüştür.

Kürk Mantolu Madonna oyununun tanıtım metni

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

“Kürk Mantolu Madonna Tiyatro Uyarlaması (Diyarbakır DT)” için 4 yanıt

  1. emrah avatarı

    başlığı gördüğümde aklıma gelen şey: “en sevdiğim şarkıcı serdar ortaçgil, en sevdiğim at kara murat, en sevdiğim kürk madonna.” L&M 🙂 Tiyatroya gitmeyeli 10 yıl olmuştur. Küçük şehirler köreltiyor insanı sanattan uzak kalıyorum neyse ki kitaplar var ve kendi tiyatromu kendi kafamda oynatıyorum 🙂

    1. Adamkarga avatarı

      Kitaplar, tiyatro ve sinema gibi yaşayabiliyor benim de zihnimde. Eğer böyle okuyabiliyorsan zaten daha neye ihtiyacın olsun ki ^^

  2. Dostbilgi avatarı

    Bence, Sabahattin Ali’nin en iyi kitaplarından biridir. Harika bir baş yapıttır, sıkılmadan defalarca okunacak kitaplar arasındadır.

    1. Adamkarga avatarı

      Kesinlikle haklısınız. Yıllar boyu izi silinmeyecek bir kitap.

dedemin kaşları gözleri üzerine dökülür ve ben ona benzemekten korkardım çocukken. büyüdüm, o ise yaşlandı; alzaymıra bağlı nokta noktalar nedeniyle vefat etti birkaç yıl önce. o vefat edince fark ettim tek tük uzayan kaşlarımı ama kaştan değil unutmaktan korkuyordum artık.

adamkarga © 2009-2024 | blogun içerikleri Allah’a emanettir. #işbirliği