Kedi Beşiği, Kurt Vonnegut

Atom bombasının peşinde koşan yazarımız Johan, yer yer hevesinin kırılmasına rağmen araştırmalarına devam etmektedir. Aşırı resmi bi girir oldu ve bana pek yakışmadı doğrusu. Atom bombasına giden yol bombanın babası olan Felix Heonikler’den geçmektedir ve yazarımız onun hayatının peşine düşer: hayatından öte, bombanın kendisi üzerinde bıraktığı etkileri merak etmektedir. Bu yolculukta, Felix’in ailesi ve patronu ile tanışır. Newt’in yani küçük oğlun; hayli kısa boylu hatta hobbit misali olan ressam, mektubu ile işler daha da ilginç bi hâl almaya başlar. Jonah, Felix’in patronunun müsaadesi ile ofisine kadar girer ve bu araştırma artık atom bombasının hikâyesinden daha da öte kapılar açar.

Felix, sadece atom bombasının peşinde değildir. Ayrıca dünyanın bambaşka bir şekilde sonunu getirebilecek olan bir icada daha imza atmıştır: buz-dokuz. Yazarımızın bunu fark etmemesi ve iliklerine kadar son ile yüzleşmesi çok çabuk olmuştur. Şudur, budur derken yazarımız hikâyenin peşini bırakmaya karar verip inzivaya çekilmeye karar verir.

Bazı hikâyeler sahibinin asla peşini bırakmaz! Yazar Jonah, çalıştığı gazete tarafından ilginç ve küçük bir ada ülkesine gönderildiğinde karşısında Felix Hoenikler’in kayıp olan büyük oğlunu (mühendis ve deha) bulur. Ada ülkesi San Lorenzo’nun Generali Franklin Hoenikler. Buz-dokuz ve atom bombasının hikâyesi yeniden doğar ve bu sefer daha büyük bir macera kendini göstermektedir.

Ada yani San Lorenzo hayli acayip bi yer: benim gibi bir karga için bile haddinden fazla ilginç. Uçak yolculuğu sırasında Felix’in diğer çocukları yani kızı Angela (klarnet üstadı, bahtsız ve çirkin görülen kocamış kız) ve küçük oğlu Newt da vardır ve onlarda adaya abilerinin evlilikleri için gitmektedirler. Evlilik! Neyse buraya daha sonra dönücem.. Bu uçak yolculuğu yazarın hayatını değiştiren bir başka şeye; Bokononculağa da göz kırpmaktadır. Bokononculuk, adaya has uydurma ve yalanlardan oluşan bir din! Hatta dinin kurucusu Bokonon şöyle der:

“Bu kitaptaki hiç bir şey doğru değildir. Foma (zararsız yalanlar) ile yaşamak sizi yiğit, iyi yürekli, sağlıklı ve mutlu kılar.”

Bokononculuk her açıdan ilgi çekici bir din! En çok ilgimi çeken noktalar ise ayinleri oldu. Adını unuttuğum için dostluk ayini diye adlandıracağım bir ayin ve ölüm ayini. Dostluk ayini için iki arkadaşın ayaklarının temiz ve çıplak olması gerekir. Ardından ayak tabanlarını birbirlerine bastırmak suretiyle karşılıklı oturup gözlerini yumarlar: bu dostluğun bi simgesidir. Ölüm ayininde ise ölmek üzere olan kişiye şu sözler tekrar ettirilir: Tanrı çamuru yarattı. Tanrı kendini yalnız hissetti. Sonra Tanrı çamur yığınına dedi ki: ayağa kalk! Şu yarattıklarıma bak, dedi. … kalkıp etrafına bakan çamurlardan biride bendim. Ne şanslıyım, ne şanslı çamurum. … Şimdi çamur yeniden yatıyor ve uykuya dalıyor. …

Bokonon’un kitabında en çok yer eden ise MONA’dır. Büyük harflerle yazıyorum çünkü kendisi aşkın tanımı olabilece kadar güzel, dolunayı dahi kıskandırabilecek kadar parlak ama esmer bir güzellik abidesidir. Onu anlatırken kendini tutabilmenin imkanı olabileceğini sanmıyorum. Ayrıca en kötü haber ise Franklin Hoenikler’in yani ada generalinin evleneceği kişi olmasıdır! Yazarımız dahi ona âşık olmuş ve onu arzulamaktadır.

“Yararlı bir dinin yalanlar üzerine kurulabileceğini anlamayanlar, bu kitabı da anlayamacaklardır.”

Hikâyenin gerisini de anlatırsam okumanıza gerek kalmayacak sanki! Susmadan önce bilmelisiniz ki; bilim-kurgu mudur yoksa fantastik bi eser midir bilemiyorum ama türünün en iyilerinden olduğu kesin olan bi roman Kedi Beşiği. Kurt Vonnegut abimizin kalemine sağlık! Büyük bir yok oluş hikâyesi ve güzellik abidesi Mona bekliyor sizleri hikâyenin devamında. Merak etmeyin o akdar az şey anlattım sayılır ki devamı hiç bi şey anlatmadığıma kanıt olacak niteliktedir..

Yeni Yazı Posta Servisi

Comments

No comments yet. Why don’t you start the discussion?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir