Gayesiz bir yazıya başlamanın rahatlığını arıyorum. Son zamanlarda attığım her adımın bir amacı var sanki.
Yazıya başlamaya an kala kafam tertemizken daha yazdığım ilk kelime ile yapmam gereken başka bir iş zihnimi meşgul etmeye başladı. Kafamı meşgul etmeye devam ediyor ve bırakmıyor. Oturduğum bankın yaşam iddiasının neticesi yapışkan sıvı…


Kaval dersi aldım. Altı yıl önceydi en son elime alışım. Çilek hastası benzeri bir hale bürünmüştü kavalımın derisi. Temizledikten sonra hızla alıştık birbirimize. Henüz ikinci derse gidemedik lakin ilk ders bile unuttuklarımı hatırlamama yetti. Feyyaz öğretmenim harika bir insan. Onunla bir öğretmenler günü programı provasında tanış olduk.
Okul müdür yardımcılığı vekaleti görevimi layıkıyla yapmaya çabalıyorum. Kafamda çok fazla iş var ve eksik kalmaktan korkuyorum. İdare işlerini aksatmak bir yanda, öğrencilerim için derslerde faydalı olabilmek bir yanda, sosyal etkinlikler ayarlayabilmek ise bambaşka bir yanda..
Serazat Edebiyat Dergimizin üçüncü sayısı gecikmeli olsa da hazırlandı. Harika bir ekibe sahibiz fakat gecikmeler illa ki oluyor, hayatın bir parçası. Kapağıyla, içeriğiyle dolu dolu, ayırdığınız zamana değecek bir dergi oldu. Bu sayıdaki öyküm ise benim için çok özel. Sayı çıktıktan sonra paylaşacağım blogdan da lakin dergiden okumanız daha güzel olacaktır. Kapakta da yine öyküye dair ufak bir iz bıraktık.
Yazmak şifa! Ve Sezer abi ile oynanası PUBG Mobile de ayrı bir şifa ama hasret kaldığım bu şey konumuzla pek ilgili değil.
Elime telefonu alıp bir fotoğraf arıyorum yazı için, şuan.. yaz bitmeden önceki son deniz ziyaretimden kalma bir kum fotoğrafı. Sabah erken saatlerde orada olduğum için silinmemiş, sahilin asıl sahiplerinin ayak izleri.
Bir cevap yazın