Celo Boluz ile Kuş Sesleri Eşliğinde Röportaj

Celo Boluz Hakkında

İlk olarak 2016 yılında bir dostumun paylaştığı “O Yâr Gelir” türküsü ile tanıştım huzur dolu bir sese sahip olan Celo Boluz ile. Dünyadan uzaklaşmak, düşüncelerimden sıyrılmak istediğim anlarda türkülerini dinlemek yeterli geliyordu bana. Doğanın sesleri eşliğinde okuyordu tüm türkülerini ve sesi doğayla bütünleşiyordu. Tanımadan sevilebilecek, sesi gibi gönlü de hoş olmalı dediğim bir insandı. Kendisi ile röportaj yapmak dilediğim zaman seve seve kabul etmesi ve muhabbet dolu, samimi cevaplarını kısa sürede ulaştırması ise hislerimi yanıltmadı. Hatta cevaplar öyle bir günde geldi ki; aynı gün heyecanla beklediğim iki şey gerçekleşti: Öykü kitabım satışa çıktı ve Celo Boluz tebessüm vesilesi cevaplarını gönderdi. O gün bana bayram oldu desem yeridir. Kendisine bir kez daha teşekkür ediyor ve bir türküsü eşliğinde sizi röportajla baş başa bırakıyorum.

Celo Boluz Röportajı

Öncelikle belirtmeliyim ki sizi 2016 yılında, samimiyet ve tebessüm dolu “O Yar Gelir” türküsü ile tanımış birisi olarak kendimi şanslı hissediyorum. Türkülerinizdeki huzurun öyküsü nasıl başladı?

Şöyle bir görüntü var aklımda: Çeşmeden su içiyorum, sonra dilimde bir türkü mırıldanarak yürüyorum patikadan; kuş sesleriyle meşe ağaçları arasından Sultan Teyzelerin evine doğru. İşte tam olarak o zamanlar başladı: Türkü söylemek kuşlara, suya, ağaçlara, tabiatın kendisine.

Hep doğadaydınız türkülerinizi söylerken. Türküleriniz, bağlamanız ve doğa: Sizin için ne ifade ediyorlar?

Söylediğim ve yazdığım eserlerde doğa içindeki canlı cansız bütün varlıklar türkülerime eşlik eder. Bazen bülbül olur bazen çiçek bazen de dağ. Doğadan kopmak imkansız ki dönüşümüz yine toprağa değil mi? Ne kadar uzak yaşayabiliriz ki doğadan? Şehirde betonların arasında yaşasan da toprağa döneceksin ve topraktan gelen ekmeği yiyorsun. Şu anki sistemde şehir hayati özendiriliyor insanlara; yüksek binalar, topraktan uzak beton kafeler, alışveriş merkezleri… Hepsi insandan ve duygusundan o kadar uzak ki. Kuşun sesini hiç duymamış, kelebeği hiç görmemiş insanlar var bu dünyada. Ben bunları duymaz ve görmez isem dünyadaki bütün betonlar ve altın dedikleri o beyinlerinde ürettikleri değerler bana eziyet ve mahkumiyet gibi gelir.

Bağlama ve türkü birbirine yoldaşlar. Ben ise onlara yoldaş olmaya çalışıyorum. Türküler, uzun bir tecrübenin ardından duygularla harmanlamış öğretilerdir; en azından benim okumaya çalıştıklarım. Bazen bir türküde bulduğum anlamı hiç bir üniversite hocasının verdiği derste bulamam. Yasamak gerek yazmak için acıyı ve sevinci. Bunu türküler çok iyi, güzel bir dilde anlatıyor. Sadece bendeki yeri değil bütün insanlar için yeri çok farklı olması gereken bir değer.

Elapro Sahnesi sizi daha fazla dinleyebilmemiz için çok hoş bir aracı oldu. Elapro maceranızı ve sonrası için hayallerinizi paylaşabilir misiniz?

Bunca ahval üzerine girdiğim bu yol, çok uzun ve bir kervan gibi yük taşıyanım: Türküyü, curayı ve doğanın güzelliklerini heybeme alarak. Bu yol üzerinde kervanımın hem bırakacak yükü hem de alacakları var. Elapro Sahne de yol üzerindeki bir han gibiydi. Biraz soluklandım, türkü söyledim, birçok insan tanıdım. Sahnede güzel günlerim geçti, güzel kayıtlar aldık. Şimdi ise yola devam ediyorum. Hayaller kuruyorum tabi ama yüreğim beni götürür. Uzun bir yol var önümde.

Söz ve müziği size ait olan Gülizar’ı takiben bizi bekleyen yeni armağanlarınız var mı?

Anonim ve âşıkların türkülerini söylemeyi çok seviyorum. Gülizar ilk çıkardığım tekli çalışmaydı. Bana ait olmasını istedim ve Dersim’de bir köyde yazmıştım. Annemin adını verdim. Bundan sonra da bana ait olan eserler yayınlamaya çalışacağım. Çünkü üretmek, bu yolda bir meyve ağacı dikmek gibi bir şey… Ben nasıl ki benden önceki âşıkların türkülerini söylüyorsam benden sonrakilerde bu ağacın meyvelerinden tadabilsinler. Eğer güzel duygular barındırabilirsem, biraz olsun hayal kurdurabilirsem, aşka, sevgiye, iyiliğe bir söz ve bir nefes olabilirsem, bu yolda en azından âşığa yolun değerini anımsatacak toz olabilirsem ne mutlu bana. Sevgilerle…

Eğer bu röportajı beğendiysen belki blogumda paylaştığım diğer röportajları da okumak isteyebilirsin. Buraya tıklayarak röportajlarımın bulunduğu kategoriye gidebilirsin 🌾 Sağlıcakla…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

dedemin kaşları gözleri üzerine dökülür ve ben ona benzemekten korkardım çocukken. büyüdüm, o ise yaşlandı; alzaymıra bağlı nokta noktalar nedeniyle vefat etti birkaç yıl önce. o vefat edince fark ettim tek tük uzayan kaşlarımı ama kaştan değil unutmaktan korkuyordum artık.

adamkarga © 2009-2024 | blogun içerikleri Allah’a emanettir. #işbirliği