Blogla Yaşlanmak

Blogla Yaşlanmak

Blog yazarlığında neredeyse onbirinci yılıma giriyorum ve uzun zamandır yazamıyor olmanın verdiği hüzünle her şeyin başlangıcını hatırlamak istedim. Emniyet kemerlerinizi ve maskenizi takın. Uzun bir yolculuk olacak ve şimdiden itiraf etmeliyim ki az sonra yazılacak şeyler benim için de birer sürpriz olacaklar.

Her Şeyin Suçlusu Dayımdı

Yıl 2009. Dayım tıp öğrencisi ve o zamanlar haritadaki yerini bilmediğim ama kıyısında köşesinde bizim oralar gibi deniz olduğunu öğrendiğim Trabzon’da okuyor. Trabzon: Gelecekte sırf askerliği öteleyebilmek için tezsiz yüksek lisansa kayıt olmaya gideceğim şehrin ta kendisi. Üniversiteden her geldiğinde bizlerle de vakit geçirmeyi ihmal etmezdi. Çocukluk fotoğraflarımın neredeyse tamamının mimarıydı ve zaten toplasam iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar az fotoğrafa sahibim çocukluğumdan. Ona hayrandım. Her yaptığı şeye özenirdim. İki dayım da benim için rol modeldi desem yalan olmaz. Lise yıllarımın ortalarında dayımın, çektiği fotoğrafları bir internet sitesinde paylaştığını gördüğümde çok şaşırmıştım. O zamana kadar bilgisayarla tanışıklığım, benden büyük olan kuzenimin evinde oynadığı Football Manager 2005’i eblek eblek saatlerce soluksuz bir şekilde izlemekten öteye gitmemiş olsa da bir internet sitesinde kendi fotoğrafımı görmek ve bu sitenin dayıma ait olması çok bir olaydı benim için. Mynet’in sağladığı, html tabanlı bir bedava site sisteminden kurulu olan dayımın sitesine, mahalledeki internet kafede saatlerce hayran hayran baktıktan sonra sıfır bilgisayar ve internet bilgimle devlet parasız yatılı yurdundan aldığım aylık harçlığımın tamamını gömerek harcadığım saatler sonucunda kendi sitemynetimi açmış, her yanı hareketli yazılar, yanan çiçekler ve kayan yıldızlar doldurduktan sonra birkaç kallavi söz iliştirip akşam babamdan dayımı arayarak Antartika’yı keşfetmişçesine ballandıra ballandıra anlatmıştım.

İnternet Sitesi Olan Çocuğun Yeni Keşifleri

Yetinmedim. Aslında beni bi’ yerden sonra darlamaya başladı mynet. Daha özgür olabileceğim ve daha yararlı işler yapabileceğim bir şey arıyordum. Bir yıl daha yaşlanmış ve artık olgunlaşmıştım! Böyle çocuk oyuncağı siteler yerine daha ciddi işler yapmalıydım. Yeni durağım Azra İnternet Kafe idi ve burada saatlerce süren araştırmalarım sonucunda bedava-sitem.com‘u keşfettim. Kullanmak kolay gibiydi sanki. Günlerimi ve haftalarımı sanki çok mühim bir iş yapıyormuş gibi bu site için harcadım. Adını ve linkini şuan veremeyeceğim kadar yaşımın huylarını taşıyan bu site benim için tatmin edici bir seviyeye ulaştığında herkese haykırmamak için kendimi zor tutuyordum. Şuan anlatırken komik geliyor bana hislerim: Ahlaki öğretilerle dolu, her köşesinde apayrı filmler, diziler, videolar ve farklı dillerde içerikler barındıran, o zamanki ben için dava niteliğinde bir işti. İlk başlarda garipsediğim, site adımın sonundaki tr.gg uzantısını bile sever olmuştum. Siteyle ilgilenirken o kadar ciddiydim ki internet kafenin sahibi olan Ertuğrul Abi, çoğu zaman ücret almazdı benden. “Sen faydalı bir iş için çabalıyorsun, bugünlük benden olsun.” derdi. İyice gaza gelirdim. Orada geçirdiğim günleri, orada edindiğim hatıraları aradan geçen yıllara rağmen unutamıyorum. İlk sitem, mynet firmasının bedava site uygulamasına son vermesi sebebiyle hafızamdan bile silinip gitmiş olsa da benim için anlamı çok daha büyük olan tr.gg sitem 2009 yılından beri hala aktif. Ben yıllarca yüzüne bakmamış olsam bile orada tüm anılarımla birlikte sapasağlam duruyor. Bedava-sitem.com’a sadece bu sebeple bile teşekkürü borç biliyorum; anılarıma aradan geçen yıllara rağmen sahip çıktıkları için.

Topu Güzel Olan Çocuk ve İşlerin Ciddiye Binmesi

Yurttan haftasonu izni ile eve dönüyorum. Evin bir sokak yukarısında şimdilerde bina dolu olan ama o zamanlar top oynamak için harika bir yeşillik olan alanda koşturan çocukların arasına katılıp beş dakika ter döktükten sonra aralarından birisi isyan ediyor. Topları kötü ve ben büyüğüm. Haksız rekabet var ortada. Teklif ise şu: Hemen yan apartmanda oturan bir abileri var ve onun da çok güzel bir topu var. O çağrılacak ve onun topuyla daha adil bir dağılımla güzel bir maç yapılacak. Topu güzel olan çocuk geldi. Yarım saat kadar koştuktan sonra topu çocuklara bırakıp kenarda muhabbete koyulduk. O gün ilk kez karşılaştığımız topu güzel olan çocukla neredeyse on yıldır hala bir aradayız. Sadece topu değil; yüreği, şiir yazan kalemi ve muhabbeti de güzel olan Orhan ile o gün saatlerce konuştuk. Ortak hayallerimiz bizi internet kafeye sürükledi ve ondan hosting ve domainin ne demek olduğunu öğrenip, ilk bağımsız internet sitesi çalışmamızı beraber yaptık. Bir forum sitesiydi. Her şeyi Orhan’la öğrendim. Sonra o forum sitesini kişisel blog olarak bile kullandım. Daha nice başarısız siteler açtık ve kapattık Orhan’la. Tabi zamanla Sezer ve İbrahim adında iki güzel insanı da hayallerimize dahil ederek hep beraber battık 🙂 Onlarca farklı isimle blog yazmaya devam ettim. Her yaşadığım sıkıntıda domain yani site adını değiştirdim. Adamkarga’ya gelene kadar harcadığım paranın ve hiç ettiğim emeğin maalesef sonu gelmedi. Burası bir son olur mu bilmiyorum. Kendime güvenemiyorum. Ama öykü kitabımı bile adamkarga mahlası ile çıkardıktan sonra yine ismimi değiştirir miyim ki? O kadar ahmak olabilir miyim? Bunu zaman gösterecek sanırım.

Kardeşim Üzerine Kuruşluklar Adına Son Bir Not

Ben tüm bunları yaparken canım kardeşim Abdurrahman da işin ucundan kıyısından denemeler yapmıştı. Üzüm üzüme baka baka kararır derler ya hani 🙂 Tıp Fakültesini kazandığı zaman başından geçenleri yazacağını düşündüğü bir blog açtı ama blogda tutunamadı. Fakat blog vesilesiyle açtığı sosyal medya platformlarını sağlam bir kitle edinerek yaptığım her işte destekçi oldu. Sağ olsun, var olsun. Şimdi kendisi de bir doktor. Acaba diyorum anılarıma sahip çıktığı için bir blog mu açsak?

Yeni Yazı Posta Servisi

Comments

No comments yet. Why don’t you start the discussion?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir