Yorgunum Dostlarım

yazıyı yazarken kafamda yankılanan ses: yorgunum dostlarım yorgunum artık

kafamda otobüs yolculukları

Odaklanamıyorum. Evime döndüm ama kafamdaki şeylerden hiç birisine odaklanamıyorum. İki hafta evden uzak olduğum süreçte, eve döndüğüm zamanla alakalı ne kadar kafamda oluşan plan ve program hatta hayal ve heyecan varsa hepsi birden ortadan kayboldular. Sanki hiç varolmamışlar ya da doğrusu sadece beni boğmak için varlarmış gibi. Bir şekilde, bir bahane ile silkelenmem ve başlamam gerekiyor bir yerden. Bahanelere sığınmaktan ve bir şeyin olması için başka bir şeye bel bağlamaktan, maddi yetersizliklerin arkasına sığınmaktan bıktım. Uyanmalıyım artık. Yeni yıla dair olan hiç bir şeyde gıdım ilerleme sağlayamadım ve biraz daha böyle giderse, güzel olabilecek bir çok şeyi de elime yüzüme bulaştıracağım.

biraz sakin

İki hafta önce, sömestr tatili nedeniyle evimden ayrıldım. İstanbul’a, eşimin ailesinin yanına gittik. Eve ve başta bilgisayar olmak üzere içindekilere oldukça bağlı olduğum için zor bir süreçti. Eşimin ailesiyle bir araya gelmekle alakalı bir şikayet değil bu asla. Sadece sürecin benim açımdan zorlukları vardı. Bu süreç kendi ailemi görmek için evden ayrılmak zorunda kaldığımda yine aynı olacak. Her neyse, tam yola çıkarken harika bir proje çıktı karşıma. Hayal bile edemeceğim bir iş teklifi. Havada karada, her şartta içinde bulunmak isteyeceğim ama bilgisayarıma her zamankinden fazla ihtiyaç duyacağım bir proje. İşte en fazla da bu yüzden süreç çok zorladı beni. Defter ve kalemle çalıştım ama her seferinde bilgisayarıma olan ihtiyaç sebebiyle hasret de arttı. Proje her an kafamın içinde dönüyor olduğundan gözüm hep bilgisayarımı ve evimi aradı. Hem bu hayallerimin tacı olan proje hem kaşık hobimle ilgili ekstra hayaller hem de yeni açacağım nostaljik dükkanla ilgili planlar, beni daha fazla evimize çağırıyordu.

Peki eve geldim de ne mi oldu dersiniz? Eve geldim ama sanırım yolculuk beni her şeyi bir kenara bıraktıracak kadar yordu. Hayatım otobüs yolculukları ile geçti. Çocukluğumdaki ilk birkaç sefer hariç hiç birisinden rahatsız olmadım (bir de yirmibeş saatlik Van yolculuğu hariç). Ama bu on saatlik otobüs yolculuğu, beni benden aldı. Normalde hemen uyur ya da yol kenarındaki insanları izleyerek vakit geçirirdim. Zaman su gibi akıp geçer, varacağım yere ışınlanırcasına ulaşırdım. Ama olmadı işte. Ne uyuyabildim ne de yoldan zevk alabildim. Vücudumun her bir zerresinin ağrıdığını hissetmek de cabası. On saat bana birkaç gün gibi geldi ve otelimize yerleştik. Canım kardeşimin nişanı için bir gece kalacaktık sadece. Aynı günün akşamı kardeşimin hem doğum günü hem de nişanı vardı. Güzel ve huzurlu bir akşamın ardından tüm yolculuğun stresini atmak için sığındığım yatak, bana küfredercesine uykuyu haram etti. Bir kumaş insana nasıl bu kadar rahatsızlık verebilir, anlam veremiyorum. Dokunduğu yeri yakan, habire ses çıkaran, kağıt gibi acayip bir kumaş. Uyuyamadık. Saatlerce farklı yollar denedik ama gece yine berbat geçti. Gün yine güzel insanlarla güzel geçti ama dinlenemeden son bir otobüs yolculuğu bizi bekliyordu. Bu sefer dokuz saat. Uykusuz, yorgun ama sonu evimiz olan dokuz saat.

evim evim güzel evim

İnsan evini her şartta arıyor. En sevdiği insanlarla birlikte de olsa evin huzuru her zaman bir başka. İki gündür bu huzur var ama yorgunluğumu hala atamadım. Yorgunluk, hayalini kurduğum şeyleri düşünmeme bile fırsat vermiyor. Şuan bu yazıyı bile yattığım yerden, telefondan yazıyorum. Bilgisayar başına oturduğumda hayallerimin tacı proje ile ilgilenmeliyim çünkü hayalin ortağı beni bekliyor ama bende can yok. Kaşıklarım ve dükkanım bekliyor ama bende heyecan yok. Oyunlar beni bekliyor ama içimde o heves yok. Sadece yatmak, uzanmak istiyorum ama iki gün sonra iş de başlıyor.

Çıkmazdayım. Kafam çok karışık ve uzun bir süre sonra ilk kez bunca kişisel bir yazı yazıyorum sanırım. Bir şekilde kalkıp önce projemize sonra da diğer şahsi işlerime besmele çekmem gerekiyor. Umarım çok geç kalmam ve umarım her şeyi elime yüzüme bulaştırmam. Bu yılı da heba etmek istemiyorum. Yaşlanıyorum, kilo alıyorum, hareketsiz kaldığım için vücudum çürüyor ama ben farkına bile varamıyorum.

Previous Article

Uçak Yolculuğundan Korkuyorum

Next Article

Youtuber Odası Dekorasyon Fikirleri

View Comments (4)
  1. Uzun saat süren otobüs yolculukları kötüdür. Hele ki benim gibi 1,90 bir adam için, sığamadığın ve önündekinin kucağına yattığı o uzun saatli otobüs yolculukları. Sırf bu yüzden hayatımın üniversite sonrasında, ekonomik olarak beni zorlasa bile uçak yolculuğu planladım hep evet uçak koltuklarına da sığmıyorum ama en azından en fazla 1,5 saat dayanıyorum. Şehir içinde ise yine otobüsler ve trafik baş belası bir konumda her ne kadar ülkemizde toplu taşımaya yöneltseler de insanları bunu sanırım genelde toplu taşıma kullanmayan insanlar yapıyor. Örneğin benim gibi bir otobüse binmek için 1 yaşındaki bebeği ve hasta eşiyle 80dk dan fazla durakta bekleyen biri toplu taşıma kullanın demez. Neyse uzatmayayım ben artık bu durumlardan kurtuldum dilerim sende en kısa zamanda kurtulursun.

    1. Umarım bir gün kurtulacak ehliyet ve araca sahip olabilirim ama hala ufak otobüs ve tren yolculuklarını seviyorum. Fakat buluştuğumuz nokta şu ki, tek bir dolmuşla şehre ulaşılabilen bir köyde yaşarken, eşimle saatlerce otobüs beklemek ve günün yarısını durakta heba etmek aşırı yorucuydu.

  2. Bu pandemi hepimizden bir şeyler götürdü aslında. Planlanan ama yapılmayan bir çok hayal başka bahara kaldı.

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir