07.12.2021 tarihinde Rize İsmail Kahraman Kültür Merkezi’nde sergilenen oyuna dair:
Sabahattin Ali‘nin unutulmaz eseri Kuyucaklı Yusuf‘un, Erkan Akçelik tarafından tiyatroya uyarlaması ile izlediğim oyunun yönetmeni Ayşe Berna Konur. Trabzon Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelenen oyun iki perdeden oluşuyor ve iki saat sürüyor. Oyun hakkında detaylı bilgiye ulaşmak için buraya, oyunun fragmanı için ise buraya tıklayabilirsiniz.
Kuyucaklı Yusuf oyununa dair
Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki genel itibariyle Kuyucaklı Yusuf öyküsü sahneye harika uyarlanmış ve dekor oldukça akıllıca kurulmuştu. İki perdelik oyunun tamamını göz önünde bulundurduğumda keyifli ve güzel bir oyun izlemiş olmaktan dolayı mutluydum. Oyuncuların -az sonra ifade etmeye çalışacağım birkaç durum haricinde- performansları, sizi iki saat boyunca kopmadan oyunda tutmayı başarabiliyor. Kendilerine bu güzel akşam için teşekkür ederim.
Fakat oyunun ilk perdesinde beni oldukça üzen ve bir türlü oyuna konsantre olamayışıma neden olan bazı şeyler vardı. Bu durumu, hadsizlik etmekten korkarak Kaymakam Selahaddin Bey’i canlandıran Yavuz Topcuoğlu’na da sormadan edemedim.
Oyunun henüz başında Yusuf ve Selahaddin Bey ile karşılaştığımız sahneden, Yusuf’un bıçaklanma sahnesine kadar olan ilk bölümlerde sanki oyunu hızlandırarak izliyor gibiydim. En çok da Selahaddin Bey’in Yusuf’a nasihatleri ve Yusuf’un bıçaklanma sahnesi, o kadar acele oynanmıştı ki… Oyunun geri kalanından ümidimi kesmiştim. İlk perdenin geri kalanında da her şey gözüme batar olmuştu. Bunun tamamen kendi hatam olduğunu itiraf etmeliyim: Salonda izleyiciler arasında bir tülü bitmek bilmeyen konuşmalar ve hareketlenmeler de bunda büyük etkiye sahipti.
İlk perdenin son anlarında her şeyi bir kenara bıraktım. İkinci perdede hiç bir şeyi sorgulamak yok! Her şey güzel gidiyor: Sesçinin, izleyicilerin kulak sağlığını ve sahnedeki oyuncunun sesinin duymamız gerektiğini unuttuğu birkaç an hariç elbette. Oyuncuların performansları, gözlerimde parıldamaya başlıyor. Bir tek Cemile üzüyor beni.. hayır her şey güzel. Selahaddin Bey’i daha çok seviyorum. Yusuf, Şahin Ağa, Muazzez ve Şahinde Hanım, herkes ikinci perdede daha doğal ve harika görünüyorlar. Bir saatlik ikinci perde dakikalar içinde bitiyor sanki ve ayakta alkışlıyorum oyuncuları.
Oyunun dekorunu beğendiğimi söylemiştim. Fakat sahne geçişleri, dekor hızla değişebilecek şekilde tasarlanmış olsa da çok yavaş gerçekleşti. Fon müziği ile kapatılmaya çalışılan bu aralar maalesef çok fazlaydı. Oyundan çıkıp ileri bir sokağa saptığımda, yanımdan hızla geçen üç kişilik gruptan bir delikanlı şöyle diyordu: “Ben yönetmen olsaydım var ya, bir çok sahneye şitrih atardım. Tekrar tekrar boş yere sahneyi değiştirdiler.” Gülümseyerek selam verdim kendilerine.
Oyunun ilk perdesine dair bulduğum cevap
İlk perdede olan biteni anlayabilmek için Selahaddin Bey’i canlandıran Yavuz Topcuoğlu‘na instagram hesabından ulaştım. Sağ olsun, sorumu cevapsız bırakmadı. Hadsizlik etmekten korkarak hayli dolambaçlı sorduğum soruyu net bir şekilde kısalttı öncelikle. Yalnızca ilk perdede fark ettiğim bu hız ve acelenin bir hata olmadığını ve oyuncuların oyunun ritmini düşürmemek için akışı hızlandırabileceklerini ifade ederek bu tarz oyunlarda akışa girmek için gerçekleştiren hızlanmaya şahit olduğumu söyledi.
İşin ehli elbette onlar. Bizler sadece izleyiciyiz. Oyunlara dair gözlem yaparken ne kadar kişisel cümleler yazıyor olsam da sahneye dair bilgi kırıntıları ve ufak tecrübelerim var: Alaylı olarak güzel insanlardan aldığım eğitime, geçmişte kalsalar da asla unutamadığım yüz yirmi oyun sonu alkışına ve yine güzel insanların, hocalarımın takdir ettikleri, özel tiyatro açma kabiliyetinde bir belgeye sahibim. Her ne kadar aldığım cevabın mantığı doğru olsa da sahnedeki durumla örtüşmüyor gibiydi. Fakat asla bir kusur diyerek hadsizlik edemeyeceğim bu durumla bile uzun ama güzel bir oyundu.
Kuyucaklı Yusuf oyununda emeği geçen herkese ve tüm sahne ekibine teşekkür ederim. Umarım Rize’de daha bir çok oyun izleme şansım olur. Birkaç hafta önce Erzurum Devlet Tiyatrosu, Ölümcül Oyun ile buradaydı ve onun için de keyifli bir yazı yazmıştım, okumak dilersen. Sağlıcakla ve tiyatro ile kal 🙂
Bir yanıt yazın