Cambaz Cevat ile Cılız Cimri Coşkun

Cambaz Cevat ile Cılız Cimri Coşkun

Eskiden çok iyi saçmalardım; zorlanmadan, tereddütsüz ve aralıksız. Bunu benden alan ne olabilir?

Kara gemiler, okyanusta derin yaralar açarak ilerliyor ve kürek mahkumları taşıdıkları şeyden habersiz gelen her bir emirle küreğe daha da cılız asılıyorlardı. Hareketleri yavaşladıkça sırtlarına inen kırbaç darbelerinin verdiği dopingle, mesailerinin bir kısmında da olsa istenen verimi sağlayabiliyorlardı.

– Beyefendi, acaba kırbacınızı bir akçe farkla daha şiddetli ister misiniz?

Gönlündeki yangına deva olsun diye atladığı gölde boğulan yirmi yaşındaki gencin cesedini bulan dalgıç, günlüğüne sudan çıkardığı foksan sekizinci cansız suratın tasvirini çizdi. Ortaokulda görsel sanatlar öğretmeni keşfetmişti yeteneğini. İlk çizimi Paris’te boğulan Mona Lisa oldu; kusursuz bir çalışmaydı.

Kamarasında bitmek bilmez yolculuğun güzel bir yönünü arayan gezgin, zemindeki küçük oyuktan gözüyle kürek mahkumlarını izliyordu. Limandan ayrılıp kamarasına ilk geçtiği andan beri kulağında yankılanan iniltiler ve acı haykırışlar yüzünden inen her kırbaç darbesini kendi sırtında da hissediyordu. Buna katlanmak zorunda değildi, başka bir kamaraya geçmeyi isteyebilir ve bu eziyetten kurtulabilirdi. Ama bir şey ona engel oluyordu: Onların yerinde olmamanın verdiği hazdan bir kadeh doldurdu. Kadehin içinde hazzı dalgalandırıp şehvetli bir sırıtışla kokladı. Önce ufak bir yudum aldı, lombozdan dalgaları izledi kısa bir süre. Kalan hazzı tek yudumda içti ve yatağına uzandı. Sonuçta menziline ulaşabilmesi için bu iniltiler şarttı. İnsanların acılarını ninni sayıp, uykuya daldı.

Yeni Yazı Posta Servisi

Comments

No comments yet. Why don’t you start the discussion?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir