Deli Dürtmesi: Kahramanmaraş

..İLK GÜN..

ekşi çorba ekşitme ile kahvaltı

Daha önce gökyüzünde kanat çırpmadığınız bir şehre sabah vakti varıyorsanız ve açlığınız sizde derman bırakmıyorsa gezmeye: kendinizi bir kahvaltı salonuna veya pastahaneye atmak yerine çorbacıya uğrayın derim. Hem daha az kuruşluk harcamış olursunuz hem de o yörenin tadına vakıf olursunuz. Bendeniz, Kahramanmaraş yöresine ait olan bir çorba ile başladım güne: İçinde ne olduğu konusunda tek bir fikir bile üretemedim ve adı gibi ekşi bir çorba idi. Alışık olmadığım bir tat olsa da sevdim ve yanında yarım ekmek ile tabiri caizse kendime geldim. Artık rahat rahat adımlayabilirim şehir merkezini. Planımda en azından girmem gereken birkaç yer var..

güvercin yuvası ulu camii

İlk durağım ve yağan sağanak yağmur nedeniyle uzun zamandır durmak zorunda kaldığım yer: Karşısında henüz tam olarak seyredemediğim bir kale var ve hemen arkası tarihi bir çarşı ile çevrili. İşin doğrusu ilk hedefim burası olduğundan ne çarşıya nede kaleye uğramadım. Her neyse; bahçesi çok hoş, küçük ama hoş. Minare caminin bahçesinde yüzeyinde sanki bilinçli bir şekilde güvercinler için açılmış öyküler var ve güvercinler oraları ev bellemiş. Şuan caminin on kısmındaki bir oyuk pencereye sığınmış halde yazıyorum sana bunu. Yağmur giderek daha da hızlanıyor ve eğer dinmezse tüm hastalık ihtimallerine rağmen gezmeye devam etmekte kararlıyım.. keşke bu kadar yoğun yağmasa idi.. ağaçlar çok güzel ve bahçedeki güller.. uzun zamandır özlediğim bir manzara; yeşille iç içe bir şehir merkezi..

sağanak yağmur mağduru

Tek sevindiğim şey, yağmurun birçok yerde yağıyor olması ve bunun bana ait bir şanssızlık olmaması. Fakat yine de gün boyu yağan yağmur ve defalarca sırılsıklam ıslanmak yorucu ve korkutucuydu: Yalnız başına hastalanmak…

 ..İKİNCİ GÜN..

şair ve edebiyat şehri hüsranı

Buraya iki şairin evliliğine şahit olmaya geldim ve bu vakte değin bana edebiyat ve dergicilik namına heyecan veren şeylerin temeli Kahramanmaraş’ta idi; Andırın Postası; bu başka bir zamanın konusu olabilir. Ama koca şehirde işi sadece kitap olan bir yere rastlayamadım: Sadece bir sahaf adı var ortalıkta. Buradaki ikinci günüm ve kahvaltının ardından ilk iş olarak orayı bulmaya gidiyorum.

Yarım saatten uzun yol yürüdüm, nice tepeler ve ağaçlar aştım: Muazzam bir şeydi benim için; ağaçlar içindeki şehir. Başka illerde buradaki bir sokak arasının veya bir parkın, yol kenarının manzarası için samanlıkta iğne ararcasına çabalamanız gerekebilir.

Vardım adı geçmeyen tek sahada fakat penceresinden seyredip geri dönmek zorunda kaldım. Meğer öğle sonrası açıyor imiş: Sağlık olsun diyip vaz geçmeyeceğim. Gitmeden önce muhakkak uğrayacağım: Gözüme kestirdiğim bir dergi var geçmişe ait; onu almam gerek 🙂

Sütçü İmam’ın kabrini ve şair çeşmesini ziyaret ettim. Çeşmenin suyundan içen şair oluyor dediler, kana kana içtim ama pek bi işe yaradığını söyleyemem: Suç çeşmede olamaz, kısacası benden karga olmaz ağabeyim.

dondurma yaşar pastahanesinde yenirmiş

Böyle deyince tanıdık gelmiyor olabilir. Meğer bu Yaşar, Mado’nun asıl yeri imiş yani Yaşar Amca kurmuş oluyor Mado’yu 🙂 Karıştırdım ortalığı iyice.. ne yalan söyleyeyim; bi dondurmadan bu kadar zevk alacağım aklıma gelmezdi.

içerde fil mi var?

Kahramanmaraş Arkeoloji Müzesinde müze kart yenilemesi yaparken duyulan fil sesine verdiğim tepkidir bu bölümün adı. Memur da hiç istifini bozmadan, “Evet, birazdan seni ilk o karşılayacak.” Demeyeydi, iyiydi. Ziyaret ettiğim birçok müzeden farklı olarak gerçekten de içerse beni binler ce yıllık bir fil iskeleti ve duvara yansıtılmış yaşar hali karşıladı. Hoş hatta ilginç bir düşeni vardı müzenin; sıkılma şansı bırakmamışlar ve tek parkurda hiç bir noktayı atlamadan müzeyi gezebiliyorsunuz.
..ptt merkez şubesine uğrayıp pul sordum ama koca şehirde bir filateli arşivi yok imiş: yine de memur ağabeyin bir köşede tutuğu bir ilk gün zarfı ile Türkiye-Portekiz ortak pul dosyasını hatıra niyetine satın aldım.. 🙂

şair evlenmesi ve sivas’lı canlar

İki şair; biri diğerinin şairi, şiiri.. buraya gelme sebebim.. hoş ve maceralı bir düğün; düğün salonu çalışanları damadı kaçırmak peşinde, saatler süren uğraşlarına rağmen olanlara geçit vermeyen 12 adamlık teşkilat.. sağlam adamlar hepsi; adamlığın pirleri.. yolları Sivas’tan geçer hepsinin…
Düğün bitince kendimizi seyir tepesi derler bir yerde bulduk; Kahramanmaraş tüm endamıyla, haşmetiyle karşımızda idi: Hâl böyle olunca dilinde türküsü olan çığırdı, şiiri olan döktürdü. Tüm bunlar bir video yada kayda sığmayacak duygular hasıl etse de senin için on dakikalık bir ses kaydı bırakıyorum: Kapat gözlerini eğer o on dakikayı dinleyeceksen.. orda adem çocuklarının adına para dedikleri şeyle bulamayacakları bir dostluğu, muhabbeti hissedebilirsin: Belki de iyi bir hayal gücün varsa, şairler şehri Kahramanmaraş’ta yazılan her bir dizeyi hissedebilirsin.

 ..GANİMETLER..

ganimet bir: pul mevzuu

Dostlardan öte ganimet olamazdı ama sana yanımda götürdüğüm şeyleri de anlatmak diledim. İlk ganimetim, Kahramanmaraş PTT Şubesinden aldığım ilk ilk gün zarfım ve özel pul ekibim oldu. Çok sistematik olmayan ama hayli düzenli bir pul koleksiyonum var. Belki farklı bi şeyler bulurum umuduyla gittim şubeye, karşılaştığım yokluk içinden hatıra almaya değer iki parçayı kapıp çıktım 🙂

ganimet iki: dergi candır

Hani o bahsettiğim Yeryüzü Sahaf vardı ya: İşte oradan karganızı mutluluktan halk içinde uçuran şeyler aldım. Aslında yeteri miktarda kuruşluğum olsaydı, çok daha fazlasını alabilirdim ve hatta işletmeyi satın almaya kadar giderdi bu işin sonu. Fakat alabildiklerim sadece şunlar oldu:

-Nuri Pakdil ağabeyin ve güzel insanların emekleri ve tarih ile dolu Edebiyat Dergisinin 9. sayısı (1974 Haziran)

– Bendenizi dergicilik aşığı eden koskoca bir destan; bir zamanlar Andırın Postası eki olarak çıkan İkindi Yazıları (1992 yıllarından bir sayısı)

– Canım rehberim Hüseyin Kaya hocamın da başında olduğu, 2000’li yıllarda başlayan ve son bulan Yitik Düşler edebiyat seçkisinin iki sayısı oldu.

ganimet üç: karabasan

Çok derin bir çizgi roman kültürüm yok fakat Yabani Dergisini çok iyi takip ettim diyebilirim 🙂 Yeterli olmadığının farkındayım ama Yabani sayesinde birçok yeni şey tanıdım. Bunlardan biriside, tek sayılığına Yabani’yi ziyarete gelen Karabasan idi: Çok sevdim ve geçmişine şöyle bir göz attım: Gençlik yıllarımda keşke biraz daha ilgili olabilseymişim. Kahramanmaraş Yeryüzü Sahaf sayesinde Karabasan sayı ikiyi buldum ve binbir heyecanla ilk iş olarak onun okumayı planlıyorum: Şansıma nazar değmeye 🙂

Yeni Yazı Posta Servisi

2 Comments

  1. Cnturuncu

    Beklediğim seriydi abi biliyorsun, devam eder inşallah 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir